22 Nisan 2010 Perşembe

Çocukluk Çağı Hastalıkları 0 yorum

22 Nisan 2010 Perşembe |
Önemli Hastalık Kavramı
Bir toplumda en çok görülen, en çok öldüren ve en çok sakat bırakan hastalıklar önemli hastalık olarak tanımlanır. Önemli hastalıklar zamana, yaşa ve toplumlara göre farklılık gösterir. Eski zamanlarda verem önemli bir hastalık iken günümüzde AİDS oldukça tehlikeli ve önemlidir.

Ülkemizde en çok ölüme sebep olan hastalıklar tansiyon, böbrek yetmezliği, şeker hastalığı, kanser, kalp rahatsızlıkları, çocuklarda ise ishal, zatüre vb. dir. Enfeksiyon hastalıklarından çok sık olarak görülenlere ise parazitlerin sebep olduğu hastalıkları, idrar yolu enfeksiyonlarını ve beslenme bozukluklarının yol açtığı rahatsızlıkları verilebilir.
6. Ülkemizde Görülen Önemli Bulaşıcı Hastalıklar
Bulaşıcı hastalıklar çocukluk çağında ve yetişkin yaşlarda görülme açısından farklılık gösterir. Şimdi çocukluk çağında görülen bulaşıcı hastalıkları göreceksiniz. Kızamık, kızamıkçık, suçiçeği, boğmaca, kızıl, çocuk felci ülkemizde görülen çocukluk çağı hastalıklarıdır.

a. Çocukluk Çağı Hastalıkları

Çocuk Felci: Etkeni bir tür virüstür. Virüs merkezî sinir sistemini etkilediği için tehlikelidir. Hastanın dışkısının bulaştığı su ve yiyeceklerle taşınır. O nedenle tuvalet temizliği büyük önem taşır. Ateş, eklem ağrıları, kusma, kol ve bacaklardaki felç belirtileri arasındadır. Kuluçka süresi 1-4 haftadır. Aşılama 2 ve 3. aylarda, 16-24. aylar arasında, ilköğretimin 1. sınıfında yapılır.

b. Üst Solunum Yolu Enfeksiyonları
Üst solunum yollu enfeksiyonları, solunum yollarında virüs ve bakteriler tarafından meydana getirilir. Bu tür hastalıklar solunum yolu ya da damlacık enfeksiyonuyla bulaşır. Belirtileri öksürük, gözlerde sulanma, ateş, mide bulantısı,burun akmtısıdır. Grip, nezle örnek verilebilir. Dinlenmek, kalabalık ortamlardan uzak durmak ve bol sulu gıdalar tüketmek gerekir.

read more

Boğmaca, Difteri, Kızıl 0 yorum

Boğmaca: Etkeni bir tür bakteridir. Bu nedenle hekimlerin tavsiyesine uygun antibiyotik tedavisi gerekmektedir. Boğmaca merkezî sinir sistemini etkilediğinden büyük hasarlara yol açar. Solumun yoluyla bulaşan hastalığın 1-2 hafta kuluçka süresi vardır. Hafif ateş ve öksürükle kendini gösterir. Giderek öksürük nöbetleri şiddetlenir. 2 ve 3. aylarda ve 16-24. aylar arasında aşı uygulaması yapılır.Difteri: Bu hastalık da bakterilerin sebep olduğu bir rahatsızlıktır. Kuluçka süresi 10 gün olup solunum yolu, deri teması, hasta eşyaları, süt ve yiyeceklerle bulaşır. Tedavi edilmediği durumlarda vücudun solunum, sinir ve dolaşım sistemlerine zarar vererek ölümcül olabilir. Korunmanın en etkili yolu aşılamadır. 2 ve 3. aylarda 16-24. aylar arasında, ilköğretiml-8. sınıflarında aşı uygulaması yapılır.

Kızıl: Bir tür bakterinin üst solunum yollarını etkilemesiyle ortaya çıkan hastalıktır. Belirtileri hafif ateş, öksürük ve hâlsizliktir. Bunda da Kızamık ve kızamıkçıkta olduğu gibi döküntüler görülür. Hastalık hastayla yakın temasta solunum yoluyla bulaşır.

Tedavi edilmediğinde eklem romatizmasına, kalp ve böbrek rahatsızlıklarına neden olabilir. Aşılama etkili yol olmakla birlikte düzenli olarak uygulanamaz.

read more

Kızamıkçık ve Suçiçeği 0 yorum

Kızamıkçık: Etkeni yine bir tür virüstür. Döküntülü bir hastalıktır. Solunum yoluyla bulaşır. Yüzden başlayan ve vücuda hızla yayılan, 4 gün içinde de kaybolan döküntüler görülür. Döküntüler pembemsi - kırmızı renktedir. Hastalığı geçirme ve aşılama bağışıklık sağlar. Hamileliğin ilk aylarında geçirilmesi doğacak bebekte anormalliklere, sarılığa hatta ölüme yol açabilir. Bu nedenle hamile olmadan önce aşılanmak gerekir.Suçiçeği: Etkeni bir tür virüstür. Yeni doğan çocuklar olmak üzere her yaşta görülebilir. Hafif ateş ve bulantıyla hastalık seyreder. Kuluçka süresi 2-3 haftadır. Gövde de fazlaca olmak üzere kabartılar oluşur. Bunların içi birkaç gün sonra sıvı dolu kesecikler hâline gelir. Bu keseciklerle oynanmazsa iz bırakmaz. Fakat keseciklerle oynanırsa enfeksiyon riski olabileceğinden iz kalması da söz konusu olur. Yine bu hastalık da kızamıkçık ve kızamık gibi solumun yoluyla bulaşır. Aşılama yapmak hastalıktan korunmanın birincil yoludur. Hastalık bir defa geçirildiğinde tam bağışıklık sağlanır.

read more

Kızamık 0 yorum

Virüslerin neden olduğu, çocukluk döneminde sık görülen döküntülü bir hastalıktır. Kuluçka dönemi ortalama 10 gündür. Ateşin yükseldiği ve öksürüğün olduğu bir dönem vardır. Döküntüler yüzden ve saç çizgisinden başlayarak gövdeye yayılır. 3 günde pullanma ve renk koyulaşması kaybolur. 6. günde tamamen kaybolur. Kızamık solunum yoluyla bulaşır. Çocuklarda direnci düşürdüğü için zatürre, verem, orta kulak iltihabı gibi hastalıkların tetiklenmesine neden olur. Bu nedenle öldürücü olabilir.

Aşısız olan herkesin geçirme ihtimali vardır. Etkili korunma yolu aşı olmaktır. Bebeklere 12. aydan itibaren aşı yapılmaktadır. Yeni doğan bebeklerde anneden geçen antikorlar nedeniyle geçici olarak yaklaşık 6 ay kadar bebek hastalıktan korunur. Kızamık hastalığını geçirmek hayat boyu kalıcı bağışıklık sağlar. Kızamık, çocuklarda sık görülen bir hastalıktır

read more

Zatürre, Zatüre 0 yorum

Zatürre akciğerlerin bir veya birkaç lobunun iltihaplanmasıyla ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Akciğerlerdeki oksijen- karbon dioksit alışverişinin yapıldığı hava keseciklerinin iltihaplanmasıdır.

Ülkemizde bu hastalık beş yaşın altındaki çocuk ölümlerinin yansını oluşturmaktadır. Ancak ileriki yaşlarda yakalanıldığı zaman kronik hastalıklarla birleştiğinde ölümcül olabilmektedir. Soğukta kalmak ve beslenme bozukluğu zatüreye yakalanma riskini artırmaktadır. Zatürenin nedeni virüs, bakteri ya da mantarlar olabilir. Bu mikroplar yakın temasta aksırık, öksürük vb. sonucu havaya yayılan damlacıklarla sağlam kişiye bulaşır. Belirtileri; yüksek ateş, titreme, iştahsızlık, göğüs ağrısı, kuru ve hırıltılı öksürük, şiddetli baş ağrısı, solunum güçlüğü, burun kanatlarının solunuma katılması, hâlsizlik ve emmemektir.
Zatüreden korunmak için yeterli ve dengeli beslenmek, bebeklerin ise anne sütüyle beslenmesi gerekmektedir. Ancak vücut bu şekilde direnç gösterebilir. Ayrıca aşıları tam olarak yaptırılmış çocuğun direnci artacağı içinde zatüreye yakalanma riski de azalacaktır. Korumadaki en önemli faktörlerden bir diğeri de kalabalık ve kapalı ortamlardan uzak durmaktır.

Zatüreye yakalanma riski yüksek olanlar;
Alkolikler,
Yaşlılar, bebekler, çocuklar,
Organ nakledilenler,
Beslenme bozukluğu olanlar,
Kızamık, suçiçeği gibi vücut direncini düşüren hastalıklara yakalananlar,
Kötü ev ortamında ( soğuk, güneş girmeyen evde ) yaşayanlar,
AİDS'li olanlar.

Zatürre tedavisinde hekim önerilerinin yanı sıra bol sıvı verilmesi, anne sütüyle beslenmenin devam etmesi, hasta odasının temiz, havadar ve nemli olmasına önem gösterilmelidir.

read more

İshal, Sürgün, Amel 0 yorum

Dışkılamanın normalden daha sulu olması ve sayısında artış olması durumuna ishal denir. Normalde dışkı katı ve şekilli olmasına rağmen ishal durumunda içerdiği su miktarı artar ve görünümü şekilsiz bir hâl alır. İshalin teşhis ve tedavisi kolay olmasına rağmen hâlâ çocuklarda sıklıkla ölüme neden olan bir hastalıktır.

İshalin sebepleri şunlardır;

İshal yapan mikroorganizmaların, kirli su ve besinler yoluyla ağızdan alınması, mikroplann zehrinin bulaştığı besinlerin alınması, bebeklerde beslenme hataları, bazı ilaçların yan etkileri (antibiyotikler gibi), bağırsak kurtları, aşırı korku ve heyecandır.İshalle birlikte vücuttan çok fazla su ve tuz kaybolur (Resim 2.8). Buna bağlı olarak da ölümler meydana gelmektedir.

Vücutta su ve tuz kaybına bağlı olarak ortaya çıkan belirtiler şunlardır:
Hâlsizlik,
Huzursuzluk,
Şuur kaybına kadar giden dalgınlık,
Gözün çukura kaçması,
Ağız kuruluğu, '
Derinin esnekliğini kaybetmesi, '
İdrar miktarının azalması, Nabzın zayıflayıp sayı olarak artması.

Vücudun su ve tuz kaybının tehlikeli boyutlara ulaşıp ulaşmadığı kann derisine bakılarak anlaşılabilir. Karın derisi baş ve işaret parmağıyla kaldırılıp bırakıldığında hemen eski hâline dönebilmelidir.

İshal tedavisinde yapılacak ilk iş kaybedilen su ve tuzun yerine konmasıdır. Hastayı hekime götürene kadar bol miktarda kaynatılıp soğutulmuş su verilmelidir. Kesinlikle hekime başvurulmadan ilaç kullanılmamalıdır. Eczanelerde satılan ishal paketleri de sağlık personeline danışılarak ve önerileri doğrultusunca hazırlanarak kullanılabilir. Hazır paket 5 bardak kaynatılıp soğumuş suda çözülerek günlük olarak hastaya içirilir ya da 1 litre kaynatılıp soğumuş suya 2 çorba kaşığı şeker, 1 çay kaşığı tuz ve 1 çay kaşığı karbonat konularak hazırlanan karışım hastaya içirilir.

İshal olan kişiler düzelene kadar beslenmesine dikkat etmelidir. Çikolata, kuru yemişler, kızartma gibi besinler tüketilmemelidir. Patates püresi, haşlanmış yağsız et, yağsız makarna ve pirinç pilavı yenebilir. Tüm bunlarla birlikte ishalden korunmada en etkili yol el temizliği, tuvaletleri temiz kullanma ve temiz içme suyunu bulundurmaktır. Ayrıca anne sütünü emen bebeklerde ishal durumu görüldüğünde bebek emzirilmeye devam edilmedir.

read more

21 Nisan 2010 Çarşamba

Sarılık, Hepatit A, Hepatit B 1 yorum

21 Nisan 2010 Çarşamba |
Hepatit
Halk dilinde sarılık olarak bilinen hepatitin bakteri, virüs, ilaç kullanımı, alkol kullanımı gibi birçok nedeni vardır. Burada sözü edilecek olan hepatit virüslerin neden olduğu viral hepatittir. Hepatit karaciğerde meydana gelen ve buradaki dokuların iltihaplanması sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Belirtileri hâlsizlik, iştahsızlık, karın ağrısıdır. Dilin, gözün beyazının ve derinin sarı renk almasıyla kendini gösterir. Hepatit A, B, C, D olmak üzere dört çeşittir. Yaygın olarak görülen tipleri hepatit A ve B'dir.Hepatit A:
Bu tip hepatit oldukça bulaşıcıdır ve halk arasında sarılık olarak da adlandırılır. Hastalığa neden olan virüs ağız yoluyla, hasta kişilerle temasla, virüsün bulaştığı su ve bunun temas ettiği yiyeceklerle, çiğ ya da az pişmiş yiyeceklerle bulaşır. Örneğin; iyi yıkanmamış sebzelerden yapılan salata, çiğ tüketilen deniz mahsûlleri, iyi yıkanmamış meyve gibi. Virüsün belirtilen yollardan herhangi biriyle vücuda girdikten sonra kuluçka süresi 2-6 haftadır. Hastalığın belirtileri ateş, titreme, hâlsizlik, iştahsızlık, kusma, idrar renginin koyulaşması, karın ağrısı, yorgunluktur. Hasta olan kişide bu belirtilenlerin hepsi ya da bir kaçı görülebilir.
Hepatit A hiçbir belirti hissedilmeden de ortaya çıkabilir.

Hepatit Adan korunmak için tuvalet ve el temizliğine önem verilmeli, içme suları temiz olmasına dikkat edilmelidir. Meyve ve sebzeler yıkanmadan yenmemen', deniz mahsûllerinin çiğ yenilmesinden kaçınılmalıdır. Mutlaka aşı yaptırılmalı ve hastalarla temasta koruyucu olarak gamaglobulin uygulanmalıdır.

Hepatit B:
Bu hastalık hepatit B virüsü tarafından yine karaciğerde meydana gelir. Bu hastalığa ait virüs kanla (kan nakli, aynı şırınganın kullanılması vb.), vajinal sıvı, meni ve doğum sırasında anneden bebeğe olmak üzere çeşitli yollarla bulaşır. Steril olmayan dövme, tıraş takımı, diş fırçası gibi aletlerle de hepatit B bulaşabilmektedir.

Hastalığın kuluçka süresi normal olarak 45-180 gün arasında değişmektedir. Aşın halsizlik, hafif ateş, başağrısı, bulantı, kusma, karaciğer bölgesinde ağrı ve hassasiyet, kas ve eklemlerde ağrı, deride kızarıklık hepatit B'nin belirtilerinden bazılarıdır. Siroz, karaciğer kanseri, karaciğer yetmezliği gibi hastalıklar hepatit B virüsüne bağlı olarak ortaya çıkabilir.

Hepatit B hastaları sürekli olarak hekim kontrolünde olmalıdır.
Hastalıktan korunmak için cinsel ilişki sırasında kondom (prezarvatif) kullanılmalı, kullanılan enjektörler doğru şekilde depolanarak atılmalı, kan ile çalışan kişiler sürekli plastik eldiven kullanmalı, kişiye özel diş fırçası, jilet, manikür seti gibi eşyaların temizliğine dikkat edilmelidir. Aynı zamanda herkes hepatit B aşısını yaptırmalıdır.

read more

Verem, Tüberküloz 0 yorum

Tüberküloz da denilen verem hastalığının etkeni solunan hava yoluyla alınarak akciğere, oradan da kan ve lenf yoluyla tüm vücuda dağılır. Eklemlerde, kemik dokuda, böbrekler, deri, beyin ve karın zarında da görülebilir. Aktif verem hastalığı olan birisinin öksürmesi ya da hapşırmasıyla hava yoluyla ve damlacık enfeksiyonuyla bulaşır. Verem mikrobu yemek tabaklarından, bardaktan vb. bulaşmaz. Verem mikrobu güneş ışınlarına karşı dayanıksızdır. Karanlık ve nemli ortamlarda varlığını sürdürür. Son yıllarda ülkemizde gençler arasında verem tekrar artış göstermiştir.En çok görülen türü akciğer veremidir. Erken teşhis diğer hastalıklar gibi veremde de oldukça önemlidir. Bu sayede veremin başkalarına bulaşması engellenip, hasta olan kişi için çok geçmeden gerekli önlemler alınır. Akciğer vereminin başlıca belirtileri geçmeyen öksürük, gece terlemeleri, kilo kaybı, kan tükürme, yorgunluktur. Hastalığın tedavisinde hekim kontrolü, uygulanacak tedavinin düzenliliği ve süresi çok önemlidir.

Çünkü hastalık doğru tedavi edilmediğinde tekrarlanmaktadır. Hastalıktan korunmak için bireylere eğitimler verilmeli, yaşanılan ortamlar aydınlık ve havadar olmalı, sütler kaynatılmadan içilmemeli, yeterli ve dengeli beslenmeye önem verilmeli ve yeni doğan her bebeğe aşı yapılmalıdır. Aşı oldukça yüksek oranda koruyucudur. Ancak aşının koruyuculuğu zamanla etkisini yitirebilir. Bu, ön koldan yapılan PPD testiyle ortaya çıkar ve duruma göre tekrar aşı yaptırılır.
Verem mikrobu hasta kişinin öksürmesi ile hava yoluyla etrafa yayılır.

read more

Sıtma 0 yorum

Hastalık tek hücreli bir parazit olan Plazmodium malarla (plazmodyum malarya)'nın anofel cinsi sivrisineğin dişisi tarafından insana bulaştırılmasıyla ortaya çıkar Sıtma hastalığının etkenini taşıyan anofel.

Hastalığın belirtileri nöbetler şeklinde seyreder. Nöbetler başlamadan önce hâlsizlik, baş ağrısı, iştahsızlık, bacak ve sırt ağrıları başlar. Nöbetler ise titremeye bağlı yüksek ateşle başlar ve terlemeyle sona erer. Nabız artışı baş ağrısı, sinirlilik gibi durumlarda söz konusudur.Sıtmanın tedavisinde hasta yatmalı, önerilen ilaçlar özel ekipler tarafından hastalara bizzat uygulanmalıdır. Sıtmada birincil korumada hasta olan kişilerin teşhis edilmesi ve bunların tedavilerinin yapılması yer almaktadır. Sıtmadan ikincil korunmada ise en büyük etkeni sivrisineklerle mücadele oluşturmaktadır. Özellikle hastalığı yayan Anofel cinsi sivrisineğin çoğalması önlenmelidir. Bu hastalıktan korunmak için sivrisinek olan bölgelerden uzak durmak, uzun kollu giysiler ve uzun pantolonlar giymek gerekir. Sıtmanın yaygın olduğu yörelerde koruyucu olarak ilaç da kullanılabilir.

Sıtma seyahat sırasında bulaşabilecek en önemli hastalıklardan biridir. Doğru önlem alınmadığında ölümle sonuçlanabilecek bir hastalıktır.

read more

Evde Hasta Bakımı 0 yorum

Bulaşıcı hastalığı olan bireylerin hastanede yatmaları her zaman mümkün değildir. Genellikle hastanın evde bakımının yapılması gerekir. Burada önemeli olan hastanın bakımını yapacak olan kişinin temel bakım prensiplerini bilmesidir. Şimdi sırasıyla evde hasta bakımı yapılırken dikkat edilmesi gereken hususlan öğreneceksiniz.
a. İlaç Kullanımı
Bilindiği gibi hastalıkların tedavisinde ilaç kullanımı oldukça önemlidir. İlaç kullanımında dikkat edilmesi gereken hususlar aşağıda belirtilmiştir:

b. Hasta Odası
Evde bakım sırasında hastanın istirahat etmesi ve istirahat ettiği ortam büyük önem teşkil etmektedir. Oda gürültüden uzak, aydınlık ve havalandırılabilir nitelikte olmalıdır. Odanın güneş almasıyla birlikte çok sıcak olmamasına da dikkat edilmelidir. Çünkü çok sıcak hastanın ateşini yükseltebilir. Bazı rahatsızlıklarda odanın nemli olması gerekebilmektedir.

c. Ateş ve Nabız Takibi
Evde bakımı yapılan hastaların genel durumunu belirleyebilmek için ateşinin ve nabzının izlenmesi gerekmektedir. Vücudun belli bir sıcaklığı vardır. Bu sıcaklık normal şartlar altında 36,5° C'tur. Vücut sıcaklığının normalin üstüne çıkmasına ateş denilmektedir. Vücut sıcaklığı beden termometresi ile koltukaltı, dil altı, kasık, kulak ya da makattan ölçülmektedir.

Koltuk altında ölçüm yapılırken termometre silindikten sonra (civanın hareketlenmesini sağlamak amacıyla) ucu koltuk altına konulur, koltuk altı kapalı tutulur ve 3-4 dakika beklenir.

Dil altından ateş ölçüleceği zaman son yarım saate bir şey içmemiş olmak gerekmektedir. Derecenin ucu dilin altına konularak yaklaşık üç dakika dudaklar kapalı olacak şekilde bekletilerek ölçüm yapılır.
Kulaktan yapılan ölçümlerde dijital termometreler kullanılmaktadır. Çok kısa sürede ölçüm yaptığından avantajlıdır.

Makattan ateş ölçebilmek için bebekler yüzüstü yatırılır ve vazelinli termometre 6 aydan küçüklerde 2-2,5 cm , daha büyüklerde ise 1 cm kadar sokularak ölçüm yapılır.

Nabız, kalbin 1 dakikada kaç kere kasıldığını yani kalbin atış hızını gösterir. Yalnızca kalbin atış hızı hakkında bilgi vermez. Aynı zamanda düzenli çalışıp çalışmadığım da gösterir. Sağlıklı bireylerde dinlenme halindeyken nabız 60-100 arasında, ortalama 70' tir. Fakat bu durum egzersiz yapmak, stres ve hastalık durumlarında değişmektedir.

Nabız ölçümü el bileğinin iç yüzüne diğer elin işaret, orta ve yüzük parmakları konularak yapılır. Parmak uçlarında bir dakika içinde hissedilen atımlar kalp atış sayısını yani nabzı verir. Daha sonra 1 dakika içindeki atım sayısı sayılarak nabız bulunur ya da 15 saniye nabız atış sayısı sayılır, çıkan sayıyı 4 ile çarpılır. Bebeklerdeki kalp atış sayısı ise kalp üzerinden belirlenir. Nabız; şakaklar, boyun ayak üzerindeki yüzeysel damarlardan da sayılabilir.

d. Beslenme
Beslenme, yiyecek maddelerinin içerdiği mineral ve vitaminlerden dolayı vücut direncini artırmaktadır. Bu nedenle bulaşıcı hastalığa yakalanmış bireylerin tedavisinde beslenme de önemli bir yere sahiptir.
Dengeli beslenmek için her türlü besinden yeterince yenmelidir.
Her hastalık için uygulanması gereken diyet programı vardır. Örneğin: Dizanteriye yakalanmış kişide ishal durumu söz konusu olacağından hasta bol bol su ve tuz almalıdır. Rahatsızlığından dolayı midesi bulanan kişiler çok yağlı yemek yememelidirler.

e. Tecrit
Tecrit, hastalanan kişinin, sağlam kişilerle temasını keserek hastalığın yayılırken engel olmak amacıyla avn bir odaya alınmasıdır. Tecrit edilen hastayla ancak ilgilenen kişi temasta olabilir. Hastaya bakacak kişinin hastanın odasını sık sık havalandırması, çarşaflarını ve kullandığı diğer eşyaları temiz tutması, bakım yapan kişinin sık sık ellerini su ve sabunla yıkaması gerekmektedir.

f. Mikroplardan Arındırma
Hastalanan kişinin evde bakımı yapılırken temizlik ve dezenfeksiyon işlemlerine çok önem verilmelidir. Bu hem hastanın iyileşmesi hem de hastalığın yayılmasını engellemek için gerekmektedir. Yapılacak temizlik ve dolayısıyla dezenfeksiyon işleri hastalığın çeşidine göre değişecektir. Çünkü her hastalığın bulaşma yolunun başka olduğu unutulmamalıdır. Hava yoluyla bulaşan hastalıklarda odanın sürekli havalandırılması, hastanın ve hastaya bakan kişinin sık sık ellerini sabunla ve suyla yıkamaları, hastanın çarşafları ve kullandıktan eşyaların temiz ve steril olması gerekmektedir.

Bulaşıcı hastalıkların yayılmasının önlenmesinde hastanın atık ve salgılarının zararsız hâle getirilmesi büyük önem taşımaktadır. Hastalığın yayılmasında bu atıklar ve salgıların büyük rol oynayacağı unutulmamalıdır. Hastanın atık ya da salgılarının toplandığı kaplar kireç kaymağıyla temizlenebilir. Temizlemek için diğer bir yöntem de bu kapların içinde alkol yakılmasıdır. Hasta için kullanılan enjektörler başkası için kullanılmadan yok edilmeli, varsa odalardaki böcekler etkisiz hâle getirilmelidir.

read more

Bulaşıcı Hastalıklarının Tedavisi ve Çeşitleri 0 yorum

Kuluçka Süresi
Hastalık yapan mikroorganizma vücuda girer giremez hastalık görülmez. Hastalık yapan mikroorganizma, vücuda girdikten sonra üremeye başlar. Ancak hastalık belirtilerinin ortaya çıkması için belli bir zamanın geçmesi gerekir. Mikrobun vücuda girdikten sonra hastalık belirtilerinin ortaya çıkmasına kadar geçen süreye kuluçka süresi denir.Her hastalıkta kuluçka süresi farklıdır. Bu farklılığın nedeni hastalık etkeni olan mikrobun çeşididir. Bu süre kolerada birkaç saat, kuduzda bir hafta ile iki sene arasında değişebilir. Ancak genellikle 20-60 gündür. Cüzzam da 2-20 yıl, su çiçeğinde 1-3 hafta kızamıkçıkta 1-3 hafta gibi bir zamandır.

d. Bulaşma Süresi
Enfeksiyon etkeninin enfekte olmuş canlıdan (konakçıdan) bir diğerine bulaşabilme süresine bulaşma süresi denir.

Hastalığın yaygınlaşmaması için bulaşma süresince hasta olan kişinin sağlam olan kişilerle temasta bulunmaması gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle bulaşma süresi boyunca hastalık ziyareti yapılmaması gerekmektedir. Bu kuralı, toplum sağlığını koruma adına uygulamaya çalışmalıyız.

e. Salgın Hastalık
Bir hastalığın belirli bir coğrafik bölgede ya da toplumda diğer hastalıklardan daha yüksek oranda görülmesine endemi denir. Örnek olarak Türkiye'de Karadeniz Bölgesinde görülen guatr hastalığı verilebilir. Yine ülkemizde tifo, dizanteri, menenjit, sarılık, kuduz gibi bazı bulaşıcı hastalıklar da endemi olarak görülmektedir.
Epidemi yani salgın ise bir bölgede ya da toplumda hastalığın beklenenden çok daha fazla görülmesidir. Olumsuz çevre şartları epidemi oluşumuna neden olur.
Patlayıcı Epidemiler: Örneğin çevre koşullarının birden bozulmasına bağlı olarak aniden ortaya çıkan kolera gibi.

Bulaşıcı epidemiler: Örneğin hava ve temas yoluyla bulaşan kızamık gibi. Burada bulaşma yavaş yavaş olur ve hasta sayısı da bulaşma hızına bağlı olarak artar.

f. Bulaşıcı Hastalık Zinciri
Bulaşıcı hastalıklarda; enfeksiyon kaynağı, sağlam kişi (konak) ve bulaşma yolu denilen birbiriyle sürekli etkileşim hâlinde olan üç etken yer almaktadır. Bu üç etkenin birbiri arasında oluşturduğu etkileşim süreklidir. Bu etkileşim ve sürekliliği bulaşıcı hastalık zincirini oluşturur. Ancak bu etkenlerden birinin akışı bozması bulaşıcı hastalık zincirini bozar.
Enfeksiyon kaynağı; enfeksiyon etkeni olan virüs, bakteri, mantar gibi canlıların yaşamını sürdürebilmek için bağımlı olduğu ve aynı zamanda çoğaldığı çeşitli hayvan, insan, toprak vb.'dir. Her hastalığın kaynağı farklıdır. Örneğin grip ve kabakulakta enfeksiyon kaynağı insanken, brusella ve şarbonda enfeksiyon kaynağı hayvan, tetanos da topraktır.

Sağlam kişi, henüz hastalık etkeniyle karşılaşmamış kişidir.
Bulaşma yolu her hastalığa göre değişmektedir. Bunlar hava, toz, eşya, vektörler olabilir. Her hastalığın enfeksiyon etkeninin ve bulaşma yolunun bilinmesi bulaşıcı hastalık zincirinin çözülmesini sağlar. Bu zincirin çözülmesi bulaşıcı olan hastalığın toplumun bir çok kesimine yayılmadan önlenmesini sağlar.

g. Bulaşma Yolu
Bulaşma yolu, hastalık etkeninin "enfeksiyon kaynağından duyarlı kişi veya sağlam kişiye nasıl bulaştığını gösteren yoldur. Bulaşma yolu; doğrudan ve dolaylı olmak üzere iki çeşittir.

Doğrudan bulaşma yolu enfeksiyon etkeninin (virüs, bakteri vb.) hiçbir ara bulaşma yolu olmadan kaynaktan konağa geçmesidir. Öpüşme, cinsel ilişki, kan nakli bu bulaşma yoluna örnek olarak verilebilir. Damlacık yoluyla bulaşma da bir tür doğrudan bulaşma yoludur. Öksürük ya da hapşırıkla yayılan damlacıklar damlacık yoluyla yayılmaya örnektir. Doğrudan bulaşmaya örnek hastalık olarak AİDS, bel soğukluğu, frengi, hepatit B, grip, kasık biti verilebilir.

Dolaylı bulaşma yolu ise enfeksiyon etkeninin araç, vektör, hava ya da su yolu ile konağa taşınmasıdır. Canlı olmayan oyuncak, yatak örtüsü, cerrahi aletler, bozulmuş gıdalar vb. dolaylı bulaşmaya neden olan araçlardandır. Hastalık etkenlerini taşıyan vektörler (bazı eklembacaklılar, kemirgenler vb.) de dolaylı bulaşma yoluna örnektir. Kızamık, çocuk felci, kolera, sıtma, veba vb. hastalılar dolaylı bulaşma yoluyla bulaşan hastalılara örnektir.

3. Bulaşıcı Hastalıklardan Korunmanın Yolları
Bulaşıcı hastalıklardan korunmak için üç ayrı önlem alınmaktadır. Çünkü bulaşıcı hastalıklarda üç ayrı etken vardır.

a. Kaynağa Yönelik Önlemler
Kaynak bilindiği gibi hastalık etkenini taşıyan canlı ve cansız varlıklardır. Bulaşıcı hastalıklardan korunurken hastalığın kaynağı doğru tespit edilerek kaynağa yönelik önlemler alınmaktadır. Kızamık hastalığının kaynağı insandır. Hastalığın erken teşhis edilmesi ya da hasta kişinin diğerleriyle temasının kesilmesi suretiyle diğer insanlara hastalığın bulaşması önlenmiş olur.

Dizanteride bulaşıcı bir hastalık olup bulaşma yollarından biride sudur. Bu hastalığın yayılmasının önlenmesi için şehir su depolarındaki suların arıtılarak halka dağıtımının yapılması alınacak önlemlerden biridir.

b. Bulaşma Yollarına Yönelik Önlemler

Daha önce belirttiğimiz gibi bulaşıcı hastalıkların bulaşma yolları doğrudan ve dolaylı olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.

Doğrudan bulaşma yollarına ait önlemler hastalıklara özeldir. Örneğin kan yoluyla bulaşan hastalıklarda (AİDS, hepatit B gibi) hasta kanıyla temas etmemek, kullanılan araç gereçlerin temiz olmasına dikkat etmek gerekir.

Cinsel yolla bulaşan bel soğukluğu gibi hastalıklarda, hasta olduğu düşünülen kişilerle cinsel temasta bulunmamak ya da prezervatif gibi güvenli önlemler almak gerekir. Yine öksürük, hapşırık vb. damlacık enfeksiyonu yoluyla bulaşan hastalıklarda kişiler hastayla aynı ortamda bulunmamalıdır.

Dolaylı bulaşma yoluyla yayılan hastalıklara karşı önlemler faktörler, eşyalar, hava ve su yoluna yönelik olarak alınmalıdır. Hastaların kullandığı eşyalar kullanılmamalı, hastanın yanında durulmamak ve bulunduğu oda sürekli havalandırılmalıdır. Kullanılan suların temiz olmasına ya da temizliğinin sağlanmasına özen gösterilmelidir. Hastalığı taşıyan vektörlerle de mücadele edilmesine ilişkin çalışmalar yetkililerce yapılmalıdır.

c. Sağlam Kişiye Yönelik Önlemler
Bulaşıcı hastalıkların yayılmasında üçüncü etken sağlam kişilerdir. Sağlam kişinin hastalıklardan korunması için alınacak önlemler; bağışıklama (aşılama), ilaçla koruma, erken tam, beslenme, aile planlaması, kişisel temizlik ve sağlık eğitimiyle ilgili bilgi vermekten oluşmaktadır.

Bağışıklama diğer ifadeyle aşılama sağlam kişiyi hastalıklardan korumanın en iyi yoludur.
Hastalanma ihtimali olan kişilerde koruyucu ilaç kullanımı sağlanarak bulaşıcı hastalıklardan koruma sağlanabilir.
Beslenme vücudun direncini artırır. Bu nedenle kişilerin beslenmesine dikkat etmeleri gerekir. Böylece hastalıklara karşı dirençli olur ve hastalığın yayılması önlenmiş olur.

Aile planlamasının önemini anne ve babalara kavratabilmek için bakabilecekleri kadar çocuk dünyaya getirmeleri gerektikleri anlatılır. Bakabilecekleri kadar çocuk dünyaya getiren ailelerde hem annenin sağlığı korunmuş olur hem de çocukların bakımı ekonomik ve sosyal yönden en iyi koşullarda gerçekleştirilir. Bu da bireylerin hastalıklara yakalanmasını önlemeye yardımcı olur.

Erken tani, hastalıkların yayılmasını önleyerek tedavilerinin daha kolay yapılmasını sağlayacaktır. Sağlam kişiye yönelik alınacak önlemlerden sağlık eğitiminde ise kişiler hastalıklarla ilgili bilgilendirilirler. Konu hakkında bilgi sahibi olan kişi böyle bir durum karşısında ne yapması gerektiğini ve hastalık belirtilerini öğrenmiş olur. Bu eğitimler radyo, televizyon, iş yerleri ve okullarda yapılmaktadır.

Doğal afetler sonucunda o bölgede bulaşıcı hastalıkların çıkmaması afetzedelere yapılacak hizmetlerle doğru orantılıdır. Afetzedelerin sağlık, beslenme, barınma sorunları çözüldüğü takdirde oluşabilecek bulaşıcı hastalıklar önlenmiş olur.

read more

17 Nisan 2010 Cumartesi

Gebelik Döneminde Bakım 0 yorum

17 Nisan 2010 Cumartesi |
Gebelik düşünüldüğünde bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Bunun amacı gebelik öncesi genel sağlık kontrolünün yapılmasıdır. Anne ve baba arasında Rh kan uyuşmazlığı olup olmadığı tespit edilir. Annenin varsa şeker hastalığı, yüksek tansiyon, anemi vb. hastalıkları tespit edilir. Gebelikte risk oluşturabilecek hastalıklar kontrol altına alınır.
Annenin 35 yaş üzerinde olmasının , Ailede kalıtsal bir hastalığın bulunmasının,
-Annenin aşırı kilolu ya da zayıf olmasının,

-Annenin sigara, alkol vb. zararlı maddeler kullanmasının,Düzenli alman
ilaçların olmasının vb. durumların etkisinin ne

Gebelik kesinleştikten sonra belirli aralıklarla bir sağlık kuruluşuna gidilerek düzenli kontroller yaptırılmalıdır. Doğum öncesi bakım, gebeliğin izlenmesi hem anne hem çocuk sağlığı açısından önemlidir.

Doğum öncesi bakımda şunlar yapılır.

• 10-12. haftadan itibaren bebeğin kalp sesleri dinlenir.

• Ultrasonografi ile bebeğin gelişimi izlenir. Baş büyüklüğü, cinsiyet tespit edilebilir. Başın genişliği gebeliğin sağlıklı devam edip etmediği hakkında fikir verir.

•Annenin kan basıncı, kilo artışı izlenir. Annenin gebelik boyunca 10-12 kg alması gerekir.

•Gebeliğin 5. ayından itibaren 1 ay ara ile iki doz tetanos aşısı yapılır. Doğum sırasında oluşabilecek enfeksiyon riskine karşı bebek ve anne korunmuş olur.

•Son aylarda bebeğin anne karnındaki duruş şekli izlenir. Doğumun ne şekilde yapılacağı belirlenir.

•Doğum ve bebek bakımı konusunda anne bilgilendirilir.

Gebelik dönemi boyunca annenin sağlığının ve bebeğin gelişiminin hekim, ebe ve hemşireler tarafından izlenmesinin yanında annenin bazı kurallara uyması gerekir.

Sağlıklı bir gebelikte annenin uyması gereken kurallar:

• Sağlıklı bir gebelik için hekim önerisi dışında ilaç kullanılmamalıdır. Çünkü her ilaç plasentadan bebeğe geçer. Bazı ilaçların gelişim bozukluklarına yol açtığı bilinmektedir.

• Sağlıklı bir gebelik için anne adayı yeterli ve dengeli beslenmeye özen göstermelidir (Resim 1.3). Beslenme yetersiz olursa bebeğin büyümesi de geri kalabilir. Protein, karbonhidrat ve yağlar yeterli alınmalıdır. Özellikle bu dönemde annenin demir, kalsiyum ihtiyacı artar. Hekimler minerallerin yanında folik asit gibi ek vitamin desteği de önerirler. Gebelikte toprak, sabun vb. zararlı maddeleri yeme gibi alışkanlıkların ortaya çıkmasının nedeni demir eksikliğidir. Demir eksikliğinin olması annede kansızlığa yol açar.

Günlük beslenmede yeterince taze meyve yenilmelidir.

Özellikle gebeliğin ilk ayında röntgen ışınlarının etkisinde kalınması bebekte gelişim bozukluklarına ve sakatlıklara yol açar.

Gebelikte bazı mikrobik hastalıklann geçirilmesi veya gebelik öncesinde annenin HIV (İnsan bağışıklık yetmezliği virüsü) veya hepatit-B taşıyıcısı olması bebeğe ciddi zararlar verir. Hastalık etkenleri gebelik ya da doğum sırasında bebeğe geçer. HIV taşıyıcısı kadınlar gebe kalmamalıdır. Erken doğum riski hepatit-B taşıyan kadınlarda sık görülür.

kalp ve sinir sistemi sorunlarının ortaya çıkmasına yol açabilir. Toksoplazmozis ise bir tür parazitin yol açtığı hastalıktır. Özellikle az pişmiş, hastalıklı hayvanların etlerinden, kedi gibi ev hayvanlarının dışkılarından temas yoluyla geçebilir. Düşüklere ve sinir sistemi sorunlarına yol açabilir.

Gebelikte vücudu sıkmayan rahat ve bol giysiler giyilmelidir. Yüksek topuklu olmayan, yürüyüşe elverişli rahat ayakkabılar tercih edilmelidir. Dinlenmeye zaman ayrılmalıdır.

Gebelik döneminde rahat giysiler tercih edilmelidir.
Gebelikte aşın yorgunluktan kaçınmak, dinlenmeye zaman ayırmak gerekir.

Gebelik döneminde düzenli egzersizler yapmak annenin dayanıklılığını artırır. Bu, doğumun daha kolay gerçekleşmesinde yardımcı olabilir. Özellikle kalp ve akciğer sağlığının artması ve doğum sırasında yorgunluğa yenilmeden annenin bebeğini itmesini kolaylaştırır. Egzersizler, normal hareketlerin dışında ağır ve aşırı hareketler olmamalıdır. Yüzme, yürüyüş, hafif aerobik hareketleri yararlıdır. Gebelik döneminde sigara içilmesi düşük doğum ağırlıklı bebeklerin doğmasına neden olabilir. Bu bebekler hastalıklara karşı güçsüzdür. Aynca sigara içen annelerde düşük ve erken doğumlara daha sık rastlanır.

Alkol de gebelikte zararlı olan maddelerden biridir. Çok alkol alan veya alkolik annelerin bebeklerinde doğum öncesi veya sonrasında büyüme geriliği, yüz anormallikleri, kalp kusurları, zekâ geriliği; eklem, kol veya bacak anormallikleri görülebilir.

Uyuşturucu bağımlısı annelerin bebekleri ciddi sağlık sorunları ile doğar. Bu tür gebeliklerin yarısında bebekler madde bağımlısı olarak doğar. Bağımlı annelerde erken doğum veya doğan bebeklerde beyin hasarı sıklıkla görülür. Gebelik süresince düzenli sağlık kontrollerine gidilmelidir. Bu kontrollerin dışında anormal bir durum olduğunda da sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Kanamalar, ateşli hastalıklar, gebelik zehirlenmesi, nedensiz sancılar vb. durumlar tehlikeli sonuçlara yol açmadan tıbbi yardım alınmalıdır.

Gebelik kadın yaşamının hassas bir dönemidir. Anne olmaya hazırlanan kadınlarda alınganlık, duygusallık, sinirlilik hâli görülebilir. Hormonlardaki değişimin, gebelik sürecinin vücutta yarattığı değişimlerin doğal olduğu kabul edilmelidir. Bu dönemde anne adayının yakın çevresindeki kişiler, onun kaygılarını azaltacak, yardımcı olacak şekilde davranmalıdır. Gebelik döneminin sağlıklı bir ruh hâli ile geçirilmesi anne ve bebeğin genel sağlığı için önemlidir.
Aile bireylerinin yakın ilgisi anne adayının ruh sağlığını olumlu yönde etkiler.

read more

Gebelik Dönemi ve Gebelik belirtileri 0 yorum

Erkeklerin üreme sisteminde sperm adı verilen üreme hücresi, kadınların üreme sisteminde ise yumurta adı verilen üreme hücresi oluşturulur.

Kadın üreme organında yumurta ile spermin birleşmesine döllenme denir.
Döllenme ile başlayan ve bebeğin doğumuna kadar geçen süre gebelik adını alır.
Kadınlarda her ay genellikle bir yumurta hücresi olgunlaşır. Yumurtalıktan serbest bırakılan bu hücre yaklaşık 24 saat hayatta kalır. Gebe kalma olasılığı da âdet kanamasının başlangıcından sonraki 12-14. günlerde daha yüksektir.

Yumurtanın olgunlaşması ve atılması bir döngü takip ettiğinden âdet kanamasından sonra yeni yumurta hücresinin atılımı genellikle bu günlere rastlar. Bu dönemde yumurtanın spermle karşılaşması gebeliğin başlangıcıdır. Bir sperm hücresinin dölleme yeteneği ise dişi vücuduna bırakıldıktan sonra 72 saat boyunca korunur. Yumurtanın atıldığı ve canlılığını koruduğu bu günlerde yumurta, sperm tarafından döllenmiş ise meydana gelen bu hücre zigot adını alır. Hem annenin hem babanın kalıtsal özelliklerini taşıyan zigot hemen bölünmeye başlar.

İnsanda döllenme (a), zigotun oluşumu (b), embriyo gelişimi (c)Zigot önce iki hücreye bölünür ve bölünmeler ikiye katlanarak devam eder. Yaklaşık 5-7 gün sonra çok sayıda hücre taşıyan bu yapı yani embriyo annenin rahim iç duvarına tutunur.

Doğuma kadar embriyonun anne ile bağlantısını, beslenmesi ve korunmasını sağlayan plasenta oluşur.

Normal gebelik süresi ortalama 280 gündür (40 haftadır. * Özellikle ilk üç ay gebeliğin en riskli dönemidir. Bu dönemde embriyoda gelişim hızlıdır ve dışarıdan gelecek etkenlere duyarlıdır. Düşüğün ortaya çıkma olasılığı ilk üç ayda yüksektir.

Düşük, gebeliğin 20. haftadan önce sona ermesidir.

Düşüğün nedenleri arasında gelişim anormallikleri, hastalıklar, rahimdeki kusurlar sayılabilir.

Gebelik belirtileri

Gebeliğin oluşmasıyla birlikte bazı belirtiler ortaya çıkar.

Başlıca gebelik belirtileri;

Âdet kanamasının gecikmesi ve olmaması,

Göğüslerin dolgunlaşması, sızlaması ve duyarlılığının artması,

Göğüs uçlarındaki kahverengi halkanın koyulaşması,Bulantı ve kusma,

Yorgunluk hâlsizlik hissi, uyuma isteğinin artması,Sık idrara çıkma,

3. aydan itibaren karında büyüme,

4. aydan sonra fetüsün hareketlerinin hissedilmesidir.

Gebelikten emin olmanın yolu gebe bir kadın hormon üretmeye başlar. Bu hormon öncelikle kanda ve idrarda bulunur. Kan veya örneği alınarak gebelik testi yapılır.

read more

8 Nisan 2010 Perşembe

Menapoz Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri 0 yorum

8 Nisan 2010 Perşembe |
1. Vazomotor Belirtiler: Vazomotor belirtilerin en tipik örnegi ates basmasidir. Ates basmasinda bas, boyun ve gögüs bölgesinde ani kizariklik, vücut isisinda artis ve daha sonra asiri bir terleme ile karakterizedir. Bu degisiklikler genellikle birkaç saniye sürmekle beraber, bazen bir saatte kadar uzayabilir. Genellikle 1-2 yil sürmesine karsilik, kadinlarin % 25’inde 5 yildan daha uzun sürebilir. Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, en önemli faktörün östrojen hormonu seviyesindeki düsme oldugu düsünülmektedir.

2. Atrofik Degisiklikler: Bu degisikliklere bagli olarak vajina ve idrar yollarini örten epitel tabakasinda incelme ve esneklik kaybi görülür. Ayrica vajinada kuruluk yine görülen belirtilerden birisidir.

3. Psikofizyolojik Degisiklikler: Menopozda ruhsal problemlerin artigina dair genel bir kani olmasina karsin, yapilan çalismalar bunu desteklememektedir. Ayrica menopozda depresyonun daha sik görüldügü görüsüde artik kabul edilmemektedir. Ancak ates basmalarina bagli olarak hastanin uyku kalitesi ve dolayisi ile günlük yasam kalitesinde bir bozulma görülebilir. Hormon replasmani ile uykuya dalma zamani azalmakta, uykunun REM dönemi uzamakta ve sonuç olarak uyku kalitesi artmaktadir. Bu nedenle kadinlar kendisini daha iyi hissetmektedir. Ayrica depresyondaki menopozal hastalara depresyon ilaçlarina ek olarak hormon tedavisi verildiginde daha iyi bir düzelme saglanmaktadir.

4. Kalp-Damar hastalik riskinde artma
5. Osteoporoz (kemik erimesi)

Tedavi Yöntemleri
Menopozda görülen belirti ve degisikliklere yönelik olarak ençok tercih edilen yöntemi hormon replasman tedavisidir. Genel olarak östrojen ve progesteron hormonlari birlikte verilmektedir. Progesteron verilmesinin ana amaci östrojene bagli olarak artan rahim kanseri riskinin önlenmesidir. Hormon tedavisi birçok sekilde verilebilir. Bu yöntemlerin belli baslilari sunlardir:

1. Östrojen ve progesteron içeren haplarin ardisik verilmesi
2. Östrojen ve progesteron içeren haplarin hergün birlikte verilmesi
3. Östrojenin patch seklinde cilde yapistirilmasi ve agizdan alinan progesteron ile kombine edilmesi
4. Bunlarin disinda pellet seklinde ciltaltina uygulama, kas içine enjeksiyon ve vajinal uygulama gibi yöntemler nadiren kullanilmaktadir.

Bütün tedavi yöntemlerinde günde 500 mg kalsiyum verilmesi tedavi etkinligini artirmaktadir. Ayrica 70 yasin üzerindeki hastalarda günde 800 mg/gün ve günesin az oldugu yerlerde yasayanlarda kis aylarinda 400 mg/gün Vitamin D önerilmektedir.

read more

7 Nisan 2010 Çarşamba

Ayva, Ayvanın Faydaları 0 yorum

7 Nisan 2010 Çarşamba |
AYVA YAPRAĞI-CYDONİAOBLONGA

Kullanıldığı Yerler:

Dahilen: Ayva yaprağı kaynatma şeklinde uykusuzluk ve sinirli­lik hallerinde yatıştırıcı olarak kullanılır. Mide ve bağırsakları kuvvetlendirir, ince bağırsak iltihabını giderir, kanı temizler, karaciğer tem­belliğini giderir, hafif ateş düşürücü etkisi vardır, safrayı çıkarır, çar­pıntıyı dindirir, kadınlardaki beyaz akıntıyı keser, bronşit, müzmin öksürük ve veremde faydalıdır, salyayı keser, kusmayı önler, vücudun gelişmesine, yardım eder, astımda faydalıdır, ishal kesicidir.

Kullanılışı: 1 bardak suya, 6 gr yaprak konur, 10-15 dk kaynatı­lır, günde birkaç bardak çay gibi içilir.

AYVA ÇEKİRDEĞİ

Çocuk ishallerinde 4-6 gr 1 bardak suda 15-20 dk kaynatılıp içirilir. Ayva çekirdeği toz haline getirilir, 8 gr nöbet şekeri ile hap yapı­lır. Ağızda emilerek kullanılırsa şiddetli öksürüğü giderir, ciğere çok faydalıdır, harareti teskin eder.

Ayva çekirdeğinin soğuk suda bekletilmesi ile elde edilen helmemsi madde öksürük, bronşit, mide ve bağırsak hastalıklarında te­sirli bir yumuşatıcıdır. lOO gr suya, 5 gr çekirdek konur, 1 gece bekle­tildikten sonra kullanılır kaynatmak sureti ile de kullanılabilir.

Ayva çekirdeği Boğaz ağrılarında (anjinde), boğazdaki kızarık­lıklarda ve gıcıkta 1 bardak suya, 4-6 gr çekirdek konur, 15-20 dk kay­natılır, bu su ile gargara yapılır.

Ayva çekirdeği cilt yumuşatıcısı olarak, ayrıca yanık v.s karşı kompres şeklinde kullanılır, dudak ve meme çatlaklarında ve egza­mada kullanılır, göz iltihaplarında göze banyo yapılır.

Ayva ağacının külü iltihaplı yaralara konulursa yaralan iyi eder merhem haline getirilir, göz iltihabında, göz kapaklarına sürme gibi çekilirse şifalı olur.

AYVA MEYVESİ

Ayvadan hazırlanan şurup veya kompostolar etkili ve zararsız bir ishal kesici olarak kullanılır, bilhassa çocuk ishallerinde faydalıdır. Ayva suyu sıkılır, balla tatlandırılıp içilirse ishali keser.

AYVA YAĞI

Terlemeyi keser, kalbi kuvvetlendirir, gönüle ferahlık verir. Anber katılmış ayva yağı daha etkili olur.

read more

Sağlıklı Beslenme Nasıl Olmalıdır 0 yorum

Hiçbir besinde, ihtiyacımız olan bütün maddeler bulunmaz. İşte bu yüzden sağlıklı bir beslenme, ancak çeşitli besin gruplarından yeterli miktarda besini her gün almakla gerçekleşebilir.

Besinleri 7 gruba ayırabiliriz:

1. Grup: Et, balık, yumurtadan vb. oluşan protein, demir ve B vitamini içeren besinlerdir.

2. Grup: Süt ve sütlü besinler olup vücuda kalsiyum, protein ve B grubu vitaminlerinden bazılarını sağlar.

3. Grup: Karbonhidrat, protein, Bl ve PP vitaminleri sağlayan hububattır.

4. Grup: Protein, demir, şeker, B grubu vitaminleri ve kalsiyum içeren sebzelerdir.

5. Grup: Yağlardır.

6. Grup:Sarı, turuncu ve koyu yeşil renkteki sebze ve meyvelerdir ki, karotence zengin olup bazen C vitamini de içerirler.

7. Grup: Ekşi meyvelerdir. Askorbik asit (C vitamini) ve A vitaminine de sahiptirler.

Günlük yiyecekleriniz arasında bu 7 gruptan hiç değilse bir besinin yer almasına dikkat edin.

Çeşitli ve Dengeli Beslenin

Çeşitli ve dengeli beslenmenin yararları sayılamayacak kadar çoktur kuşkusuz. Her gün belli miktarda protein, karbonhidrat, vitamin ve maden tuzları vb. içeren besinler almak gerekir.

Bunu yaparken besinlerin kirlenme ihtimallerini de dikkate almanızı öğütlüyor uzmanlar.

İyi ve itina ile yetiştirilmiş elma, günde 1 veya 2 adet

tüketilirse vücuda çok faydalıdır.

Modern hayat hızlı yaşamayı gerektiriyor. Ve genellikle öğle yemeğine ayrılan süre çok kısa oluyor. Bu yüzden de hemen her öğle aynı şeyleri atıştırıveriyoruz. Bu tekdüzeliği akşam yemeğinizi çeşitlendirerek dengeleyin.

Modern hayatla sağlıklı beslenmeyi bağdaştırmak için, beslenme uzmanları aldığınız yağ miktarını günde 85 grama indirmenizi salık veriyorlar.

Aslında şimdilerde başlıca yağ kaynağımız peynirler oldu. Yağsız diye nitelendireceğimiz peynirin 100 gramında 25 gr. yağ vardır. Bu, kalori bakımından 300 gr. yani iki parça bifteğe denktir.

Bir başka önemli şey de, alınan hayvansal proteinin azaltılmasıdır. 55 kilo ağırlığında bir kimsenin günde 55 gr. protein alması yeter. Bunun yanısıra daha az şeker, daha fazla kepekli ekmek vb. ile posalı besin, sebze yemek gerektiğini de söylemeye gerek yok .

Gereksiz kilo almadan güzelliğinizi ve zindeliğinizi koruyarak sağlıklı beslenmek hiç de zor değildir. Yeter ki, şu basit öğütleri gözardı etmeyin:

1) Konserve balığı, turşu vb. çok tuzlu şeylerin tuzunu azaltmak için, bir kevgire koyup bir dakika musluğun altında tutuverin. Sonra da suyunu iyice süzdürün.

2) Kızıp sinirlendiğinizde hemen buzdolabına koşmayın. Öfkenizi bir kâğıda dökerek yazarak rahatlayın.

3) Günde en az 3 porsiyon çiğ, ya da pişmiş sebze yiyin.

4) Tarçın, vanilya; koyduğunuz yiyeceklere tatlımsı bir lezzet verir. Yoğurda, süt ve pişmiş meyveye şeker yerine bunlardan serpiverin.

5) Dışarıda yiyecekseniz balık lokantasını tercih edin. Elbette, kızartmalardan uzak durmak şartıyla.

6) Vücudunuzda su tutma eğilimi varsa (özellikle regl öncesi) soğan, pırasa, ananas, salatalık, elma gibi idrar söktürücü besinlere ağırlık verin. Kendinizi daha hafif hissedersiniz.

7) Yeni tava, tencere alacaksanız yağsız pişiren teflonları tercih edin.

8 ) Öğleleri dışarıda yiyorsanız, haftada bir iki kere hafif kahvaltı ederek yediğiniz ağırca yemekleri dengeleyin.

9) Günde 8-9 bardak maden suyu için.

10) Makarna vb. alırken kepekli undan yapılanı tercih edin.

11) Yiyecek ambalajlarının üzerini dikkatle okuyun. İlk başta yazılı olanlar, miktarca en fazla bulunanlardır, unutmayın.

12) Hep aynı 4-5 çeşit sebzeyi yiyorsanız, çeşidi artırın, hiç yemediklerinizi de yiyin.

13) Kreması alınmış (pastörize) sütü tercih edin. Öteki hem daha yağlıdır, hem de daha güç sindirilir.

14) Sofradan yarı aç kalkın. Asla tıka basa doymayın.

15) Kahvaltıda ekmek ve reçel seviyorsanız, kepekli ekmeği tercih edin ve yağ sürmeden reçel koyun üzerine.

16) Kendinizi açlığa mahkûm eden hızlı zayıflama rejimlerine yüz vermeyin. Yavaş, dengeli bir rejimle zayıflayın.

17) En sağlıklı besin bile acele yenirse zararlıdır. Yemek için en az 20 dakika ayırın ve lokmaları ağır ağır, çok iyi çiğneyin.

18) Omlet ya da kızartma yaparken, iki tam yumurta yerine bir sarı iki beyaz,kullanın. Yumurta sarısı kolesterolce zengindir. Haftada iki kez tavsiye edilir.

19) Tatlı seviyorsanız, çantanızda iki tane şeker bulundurun. Canınız tatlı isteyince ağzınıza bir tane atarsınız. 10-12 kalori alırsınız çok çok. Ama sakın bir paket taşımayın. Çünkü peşpeşe yersiniz.

20) Çikolatalı pasta, hamburger gibi yüksek kalorili, çok sevdiğiniz şeylerden de kendinizi yoksun bırakmayın. Haftada bir kere küçük bir porsiyon yemenizde bir sakınca yoktur.

21) Günde iki fincandan fazla kahve içmeyin. Ihlamur, ya da başka bir bitki çayı içerek nefsinizi körletin.

22) Hep aynı yiyecekleri yiyip durmayın. Sağlıklı yeni besinler, yemekler keşfedin.

23) Salatanıza havuç, çiğ karnabahar gibi çiğ sebzeler ekleyin. Çok çiğnemenizi gerektirdiklerinden çabuk doyarsınız.

24) Yemeğe çorbayla başlayın. Midenizi doldurur, çabuk doyarsınız.

25) Sünger gibi yağ emen patates kızartmasından vazgeçin. Haşlanmış, fırında, külde pişmiş patatesi tercih edin. Patates, besleyici, potasyum, maden tuzları ve C vitaminince zengin bir sebzedir.

26) Kızarmış yiyecekleri seviyorsanız teflon tavada ve yağ yerine etsuyunda (yağı alınmış) pişenleri tercih edin.

27) Tavuğu daima derisini çıkararak, etleri de yağlarını temizledikten sonra pişirin.

28) Haftada en az iki kere balık yiyin. Yağda kızarmışından ve de bol salçalı garnitüründen uzak durun.

29) Lokantada yiyeceğiniz yemekler konusunda garsondan bilgi almaya çekinmeyin. Çok yağlı vb. olanları yemekten kurtulursunuz böylece.

30) Elinizin altında çiğ sebze (havuç, salatalık vb.) bulundurun. Acıktıkça atarsınız ağzınıza.

31) Salam, cips, kavanozda mayonez vb. besinler satın almayın.

32) Haftada en az bir iki defa fasulye, mercimek, bezelye vb. baklagillerden yiyin.

33) İştahınız olmasa da sabah kahvaltısını ihmal etmeyin. Hiç değilse meyve suyu için. Giderek bir-şeyler de yer hale gelirsiniz.

34) Konserve yiyeceklerin yerine tazelerini tercih edin.

35) Meyvenin en büyüğünü, en güzelini değil daha küçük boy olanı tercih edin. Ötekiler tarım ilâçları, sunî gübre yüzünden öyle kocamandırlar belki de.

36) Haşlama yerine buharda pişirmeyi tercih edin. Sebzelerin vitaminlerinin suyla atılmasını önlersiniz.

37) Yağsız eti ve daha az yağlı olduğu için tavuk vb. beyaz etleri tercih edin.

38) Az tuz yiyin. Pişerken fazla tuz koymayın. Tuz yerine dereotu, maydanoz, kara biber vb. koyun.

39) Beyaz peyniri diğer peynirlere tercih edin. Daha az yağlıdır.

40) Her gün hububat (ekmek, hamurişi, pirinç) ve patates yiyin. Çok fazla yağ vb. koymazsanız şişmanlatıcı değildirler.

41) Salataya bir kaşıktan fazla sıvı yağ koymayın. Yoğurt, limon, sirke vb. koyarak lezzetini tamamlayın.

42) Davette falan değilseniz akşam 8'den 8.30'dan sonra bir şey yememeyi ilke edinin.

43) Salam, sucuk, pastırma vb. şeyleri az miktarda yiyin.

read more

Düşük Kalorili Lifli Besinler 0 yorum

Daha Düşük Kaloriyle Doymamızı Sağlayan Lifli Besinleri Tercih Edin

Son araştırmalar taze sebze ve meyvelerdeki liflerin, kandaki kolesterolün düşürülmesinde tahıl liflerinden daha etkili olduğunu ortaya çıkarmıştır.

Lif derken kastedilen şeye gelince... Bütün bitkiler sert, gözenekli selülozdan oluşur. Bu sert, lifli madde, sindirim sistemimizde parçalanır ve değişime uğramadan vücudumuzdan dışarı atılır. İşte lif dediğimiz şey bu artık maddedir.

Bu bol artık maddeli, lifli besinler, daha düşük kaloriyle doymamızı sağlar. Zira Dr. David Reuben son kitabında, "Lifler midemizde su emerek şişerler ve tıka basa doymamızı sağlarlar" demektedir. "Beslenme Hakkında Bilmek İstediğiniz Herşey" isimli bu kitapta "Lifler, ince bağırsakta kalorilerin daha az emilmesini, daha az özümlenmesini sağlarlar. Ve de bunun sonucu olarak kilo almadan herşeyden çokça yiyebilirsiniz" deniliyor.

"Rafine etme işlemi, besinlerdeki bu lifleri yoket-tiğinden, kolayca yutuluveren doyurmayan kısımlarını bırakır".

Bir elmayla bir dilim ekmeği ele alalım. Her ikisinde de yaklaşık 60 kalori vardır. Elmada çok lif bulunur. Oysa beyaz ekmekte hiç yoktur. Dört dilim ekmeği bir çırpıda yiyebilirsiniz.

Yer fıstığının 100 gramında tam 350 kalori vardır.Sebze konserveleri, maden tuzlan bakımından zengindir ve taze sebzeler kadar vitamin içerirler.

İdrar söktürücü (diuretik) ilaçlar insanı zayıflatmaz. Sadece idrar yoluyla vücuttan su atılmasını sağlarlar. Vücutta aşırı su kaybına yolaçarlar. Eğer kilo verme amacıyla alınırlarsa, vücudun dengesini tamamen bozarlar.

Kireçli sular, sağlık için iyidir. 1975'den bu yana yapılan araştırmalar, kireçsiz su içenlerde enfarktüse daha sıkça rastlandığını göstermektedir.

Ispanak, sağlık açısından, özellikle çocuklar için pek öyle dört dörtlük bir sebze değildir. Zira içindeki demir çok iyi özümsenmez.

Çoğunlukla nitrat bakımından çok zengin bir demirdir bu. Ve de organizmada nitrite dönüşerek çok küçük çocuklarda zehirleyici etki bile yapabilir. Ama büyükler için böyle bir tehlike sözkonusu değildir.

Şişmanlatıcı olmakla suçlanan ekmek, aslında öteki besinlerden daha şişmanlatıcı değildir. Önemli olan yenen miktardır.

Günde 150-200 gr. ekmek, dengeli beslenme için gereklidir. Aksi halde, açlık krizleri başlar ve de can sıkıcı kabızlık problemi gündeme gelebilir.

read more

Adaçayı 0 yorum

Diğer İsimleri: Tibbi Adacayi- Diş Otu ARAPCA: MERYEMIYE INGiLiZCE: SAGE ALMANCA: SALBEIBLATT
Esas adacayi bu olmakla beraber Turkiye'de (salvia triloba) turii bunun yerine kullamlmakta olup ikisi de avni etkilere sahiptir. Kullanildigi Yerler:
Dahilen: Gaz sokturucii, kuwet verici, uyarici ve hormon düzenleyicidir. Oksiiriige ve mide agnlarma iyi gelir. Istah acicidir, nekahad donemindeki hastalara iyi gelir. Ostrojenik, nefes acici ve idrar soktürucii.
Haricen: Bademcik s,ismesinde, agiz, bogaz ve dis, eti hastaliklarında gargara olarak kuUanilir. Goz rahatsizliklannda gozlere banyo yapilir. Tenasiil uzvundaki ve vücuttaki kan miktarda ve egzamada suyu ile banyo yapilir, kanayan ve sallanan dislere, dis eti yaralarma ve sislerine karşi gargarasi faydah olur. Adacayi toz haline getirilir, bununla disler ovulursa disjeri saglamlaştinr, disjeri bembeyaz yapar.Kullanılisi: 1 bardak kaynar suya, 2-10 gr ufalanmis, ada cayi konur, 10 dk bekletilir. Giinde 2-3 bardak icilir.
Burun ici rahatsizliklannda hasjanan suyundan buruna cekmek sureti ile kullamhr. Fistiilde adacayi haslamasi ile fisttile kompres ya­pilir hergün tekrarlanır. Adacayi suyu ile saclara masaj yapilırrsa saclar simsiyah ve pinl pinl olur sac deriyi temizler.
Agiz kokusunda 1 bardak kaynar suya, 15 ufalanmis, bitki konur, 10 dk bekletilir, bununla agiz calkalamr.
Dis, sallanmasmda 5 gr adacayi 5 gr toz haline getirilmiş meşe kabugu konur, 5-10 dk kaynatihr, bu su ile giinde 3 defa gargara ya­pihrsa diş sallanmalarmi onler disleri saglamlatırır.

BUYUK ÇİCEKLi ADA ÇAYI
-SALViATOMENTOSA-
Yapraklan tibbi ada9ayi yerine kullamlir.
ANADOLU ADAÇAYI
-SALViATRiLOBA-
Diger Isimleri: Elma Calbasi
Kullamlan Kisimlan: Yapraklan
Toplama Zamani: Ciçek açma zamanında
Kurutma şekli: Golgede
Kullamldigi Yerler:
Dahilen: Vago sempatik ve anti spazmotik sistemlerimiz iqn 90k degerli bir muvazene unsurudur.
Gut'ta zafiyet ve nekahat donemlerinde, sindirim sistemi fonksiyon bozukluklannda, asm terlemede, soguk terlemede, gece terlemelerinde, agnli ve diizensiz adetlerde, menapoz donemindeki hormo­nal diizensizliklerde, fiziki ve zihni yorgunluga bagli deprasyon halinde, safra artirıci, damar genisletici, sikici (büzucii), uyarici, gaz soktiiriicii, mide bulantilannda mide suyunu tanzim edici, iilserde, gogiis yumusatici, astim sikmtilarim giderici, odemde, idrar soktüriicii, iltihap giderici, ter soktürücu, istahsizligi onleyicidir, mideyi dinlendirir, kani temizler, viicutta biriken zehirleri atar, el titremesi, titreme, sersemlik ve sinir bozuklugunda, melankoliklerde ve durgun kimselerde faydalıdir, sinirleri teskin edicidir, kadmlarda cinsi arzuyu artirir, erkeklerde azaltir, viicut eneriisini artinr, diisiik tansiyonu yiikseltir, viicuttaki mikroplan temizler, sekerli hastalann sinirlerini yatistinr, ada cayi insulin etkilidir kandaki ve idrardaki sekeri duşürür, seker hastaligmi tedavi eder, felci onler, karaciger hastaliklanmn yan etkilerini giderir, ishali keser, kramplarda, omurilik rahatsizliklarında, salgi bezlerinin rahatsizliklannda, kadinlardaki kisirhgi gidermede faydahdir, antiseptiktir, antijen toksinleri temizler.


Kullanılışi: 1 bardak kaynar suya, 2-10 gr ada 9ayi konur, 10 dk bekletilir, giinde 2-3 bardak icilir.
Ada 9ayi toz haline getirilir, giinde 3 defa 1-3 gr icilir.

Ada cayi dus/iikleri onler, giinde 1 bardak icilir siitle kanstinp balla tatlandinlip icilirse daha faydali olur.
Anne karnmda olmiis cenini cikanr.
Cocugu stitten kesmede siitii azaltici olarak icilir.
Ada cayi siitle beraber demlendirilip icildiginde grip ve bogmaca icin en iyi ilaçtir.
Ada cayi, iizerlik tohumu ile beraber kariştinhp demlendirilip icilirse biitiin viicudu kuwetlendirir, viicudun hastahklara karsi mukavemetini artirir.
Nefes darhgmda ada cayi, anason, sigir kuyrugu, melek otu beraberce kanstirilir. 1 bardak kaynar suya, 5 gr konur, 10 dk bekletilir, giinde 3 bardak icilir.
Ishal kesmek icin ada cayi 2-10 gr, pelin 1-6 gr beraberce kans­tirilir, bir bardak kaynar suya, konur, 10 dk bekletilir, giinde 2-3 bar­dak icilir.
ZARARLARI:
Erkeklerde cinsi arzuyu azaltir, yiiksek tansiyonlular giinde 1 bardaktan fazla icmemelidir.
Hamileler ve karaciger iltihabi olanlar kullanmamahdir.
Doz asimi ve uzun miiddet kullanmak zararlıdir.
ELMA YAGI
Diger Isimleri: Adaçayi Yagi
Piyasada elma yagi adiyla satilmakta olup gaz soktiiriicii, mideyi, ter kesici, idrar artinci ve sindirim bozukluklannda kullamhr.
Giinde 3-5 damla 1 fincan su i9erisinde almir, yiiksek miktarlarda zararhdir.
Haricen: Yara iyi edici ve antiseptik olarak kullamhr.
YABANi ADAQAYI -SALViAVERBENACA-
Yapraklan goz hastahklannda banyo seklinde kullanılır.

read more

Dengeli Beslenmek için Ne Kadar Ekmek Yenmelidir 0 yorum

Dengeli Beslenmek için Günde 4-6 Dilim Ekmek Yenmelidir

Uzmanlara bakılırsa, şişmanlatıcı besin yokmuş. Kalorisi olmayan besinler varmış. Bunların da tek tabiî olanı şuymuş.

Bir de tabiî olmayıp, sakarin gibi sunî tadlandırıcılar vardır. Bunların besin değeri yoktur. Geri kalan bütün besinler protid, lipid ve glusidden oluşmuştur. Ve az veya çok ama muhakkak kalori sağlarlar.

Sözgelimi, bir tek bisküvi yaklaşık 8 gramdır. Ve 30 kalori sağlar. 12 gr. ekmeğin kalorisine denktir bu.

read more

Gıda Zehirlenmeleri 0 yorum

Sofrada Zehir mi Sunuyorsunuz Yoksa?

Yiyecekleri pişirme ve saklama konusunda farkında olmadan yaptığınız kimi yanlışlar, yıllardır tekrarladığınız kimi davranış ve alışkanlıklar onları sağlığınız için zehir katmış gibi tehlikeli kılmaktadır, biliyor musunuz?

İyi pişmemiş bir yumurtadaki "salmonella" bakterisi, özellikle çocuklarda ve bağışıklık sistemi güçsüz kişilerde, yaşlılarda, mide-bağırsak rahatsızlıklarına, hatta ölümlere bile yolaçabilir. Yumurta iyice pişirilmeden yenmemelidir. Çünkü yumurta kabuğundan, bazı mikroplar içeri girebilirler. Sözgelimi, New York'ta bir davette ikram edilen makarna böreğindeki salmonellalı bir yumurta yüzünden davetliler hastanelik oldular. Eğer yumurta çok iyi (165 derecede) pişirilse bakteri ölecek, kimse de hastalanmıyacaktı.

Salmonella virüsü

Usûlüne uygun bir biçimde temizlenmiş ve pişirilmiş yiyeceklerdeki mikroplar yok olduğundan kimseyi hasta edemezler.

Mutfak alışkanlıklarımızdaki yanlışların ve bilgisizliklerin besin zehirlenmelerini artırdığını söyleyen uzmanlar bu konuda şu kurallara harfi harfine uymamızı öneriyorlar:

Besin zehirlenmelerini önlemede 6 altın kural:

1- Yumurta, et ve kanatlı hayvan etlerini çok iyi pişirin. Son yıllarda "salmonella" zehirlenmelerinin artmasının sebebi, mikroplu yumurtaların iyice pişirilmeden yenmesinden kaynaklanmaktadır. Özellikle çocuklara iyi pişmiş (-lop) yumurta yedirin.

Çiğ yumurtayla yapılmış yemekler (mayonez vb.) yemek, Rus ruleti oynamaktan farksızdır.

Sadece çiğ yumurta değil çiğ tavuk vb. etine de kuşkuyla bakın. Ve daima çok çok iyi (325 dereceden düşük olmayan ısıda) pişirin. İçinin de çok iyi pişmesine dikkat edin.

Etleri de iyi pişirin.

Bütün haldeki etlerin ortaları pembe kalabilir, eğer az pişmiş seviyorsanız, köftelerin içlerinin çok çok iyi pişmesine dikkat edin. Zira çok fazla mıncıklandığından bakterilerin yerleşmesi çok kolaydır.

2- Yemek yaparken ellerinizin çok temiz olmasına dikkat edin. Besinlerden kaynaklanan hastalıkların 1/5'i yeterince temiz olmayan ellerden bulaşır. Sözgelimi, etle temas eden elinizi yıkamadan bebeğin biberonuna dokunursunuz ve etteki bakteri bebeğe geçer. Salmonella vakalarının çoğu 3 aylık bebeklerde görülmektedir. Ayrıca bu salmonellalı elinizle evde, kapı tokmaklarında vb. bıraktığınız mikrop, haftalarca orada yaşayıp etrafa "mikrop" saçmaya devam eder. Aslında başka yolları da vardır:

Çiğ eti koyduğunuz tabağa pişirdiğiniz şiş ya da pirzolayı koyarsanız çiğ etlerdeki bakteriler pişenlere bulaşır. Et ya da tavuk kestiğiniz bıçağı süngerle silmeniz yetmez. Her şeyi, ellerinizi tezgâhı, bıçağı da sabunla yıkamalısınız. Zira sabun, bakterileri tamamen öldürür.

3- Sıcak yemeklerin sıcak, soğukların soğuk kalmasına dikkat edin. Alış-veriş ederken dondurulmuş, buzdolabında tutulan yiyecekleri son anda alın ve eve gelir gelmez de hemen dolaba koyun. Mayonez, makarna sosu vb. kavanozlarını açtıktan sonra kalanı buzdolabında saklayın.

Yiyecekler pişmeden önce ve piştikten sonra tezgâhta 2 saatten fazla kalmamalıdır. Artanları vakit geçirmeden buzdolabına geri koyun. Zira ılık bir çorbada, ette vb. barınma imkânı bulan mikroplar her yarım saatte iki katma çıkarlar.

4- Bozulduğundan kuşkulandığınız yiyecekleri atın. Gece buzdolabına koymayı unuttuğunuz daha önce dolaptan çıkardığınız bir besin kokmasa da bozulmuştur.

Bütün pişmiş etler buzdolabında 2 ilâ 5 gün bozulmadan durabilir. Çiğ yumurta 3-5 hafta, katı yumurta ise 1 hafta dayanabilir.

5- Kullandığınız ocakların, fırınların kapasitelerini iyi öğrenin. Mikrodalga fırınlar sizin müdahaleniz olmadan iyi pişirmez-ler. Besinlerin soğuk kalan bölgelerine (bu fırınlar her yeri aynı derecede ısıtmaz) gizlenen salmonella, tirişin vb. organizmalar piştikten sonra da canlı kalabilir. Bunu önlemek için, pişerken besini çevirip alt üst edin, ya da karıştırın.

Otomatik fırınlarda yiyeceklerin pişmeden önce bir saatten fazla bekletilmemelerine dikkat edin.

6- Kutusu dışa doğru bombeleşen konserveleri kesinlikle yemeyin.

Sağlıklı bir zayıflama rejiminde, sadece kalorilerini değil, besinlerin içerdiği doymuş yağ ve kolesterol oranlarını da hesaba katmalıdır.

Bu konuda en gelişmiş metod KKE (Kolesterol Kontrol Endeksi) metodudur. Bunda bütün besinlerin içerdikleri kolesterol ve doymuş yağ miktarları dikkate alınır.

Aslında kolesterol, organizma için vazgeçilmez bir yağ türüdür. Ama fazlası, zararlıdır. Zira kanda birikerek pıhtı ve plâklar oluşturur ve arterleri (damarları) tıkar, vücutta taşlar oluşmasına vb. yola-çar. Doymuş yağlarsa hayvanî yağlardır ve daha çok kolesterol içerirler.

KKE ne kadar düşükse, o besin gerek besin, gerekse rejim açısından o derece tercihe değer besindir.

Günlük beslenmenizde orta derecede kolesterol içeren besinleri tercih edip çok yüksek olanlardan kaçının.

Bu konuda kesin bir rakam vermek zordur ama, günlük KKE rakamını düşük tutmakta, kesinlikle 50'yi geçmemesine dikkat etmekte yarar vardır. Sıfır kolesterollü (makarna, pilav, ekmek, patates gibi besinlerle, sebze, meyve ve baklagilleri tercih edin. Sonra da sırasıyla düşük kolesterollü yağsız süt, yoğurtla, taze ve az yağlı peynirleri, yağlı ve eski peynirlere tercih edin. Yüksek kolesterollü tehlikeli besinleri, beyin, ciğer, sakatatı ve salamları hepten unutun.

Bu sayede estetik ve organik rahatsızlıklardan (selülit, enfarktüs, damar sertliği, felç vb.) uzak kalabilirsiniz.

read more

Beslenme ve Ruh Sağlığı İlişkisi 0 yorum

Sadece beden sağlığınız değil ruh sağlığınız da çatalınızın ucunda, biliyor musunuz?

Şimdiye kadar psikosomatik hastalıklar diye adlandırılan ruhî dengesizliklerin, aksaklıkların, bedenî rahatsızlıklar şeklinde ortaya çıktığı bilinmektedir. Araştırmalar bunun tersinin de sözkonusu olduğunu, beden rahatsızlıklarının ruhî aksaklıklar, kişilik bozuklukları, kusurları şeklinde ortaya çıkabildiğini göstermekte. Sözgelimi, mantar zehirlenmesi önce zihinde, düşüncelerde karmaşa şeklinde ortaya çıkar. Sindirim güçlüğünün ilk belirtileri, sinirlilik, hatırlama güçlüğü ve düşünce karışıklığıdır. Dahası, beynin biyokimyası da, pek çok akıl hastalıklarının başlangıcının bedensel olduğunu göstermektedir.

Bu konuda bir kitap yazmış olan Prof. Anto-nio Lodispoto "Bedenimizle ruhumuz ayrılmaz bir biçimde birbirine bağlıdır" diyor. Bugün psikolojik sebepten kaynaklandığını sandığımız baş ağrılarının pek çoğundan, iyi bir beslenme rejimi uygulayarak kurtulmak mümkündür.

Aslında karaciğer bozukluğundan kaynaklanan ve karaciğer tedavisiyle giderilecek huysuzluk, huzursuzlukların sayısı sanıldığından da çoktur.

İşte bu yüzden günümüzde önemlerini kaybeden iç hastalıklar uzmanı doktorların yeniden önem kazanması bekleniyor. Zira "Bugün asa-bî rahatsızlığı olan nörologa, böbreğinden rahatsız olan ürologa vb. gidiyor" diyor Dr. Lodispoto.

Uzun ve sağlıklı yaşamak istiyorsanız, dengeli bir beslenme rejimi uygulamaya dikkat edin ve elinizden geldiği kadar çok hareket edin.

Beslenme uzmanları, kümes hayvanları ve balık etini, sığır ve koyun etine tercih etmenizi öğütlüyorlar.

Ayrıca, etin bütün yağlı kısımlarını çıkarın. Ve ızgara şeklinde pişirilmişini yağda kızarmışına tercih edin diyorlar.

Şeker ve şekerli besinlerle tuzdan uzak durun. Tereyağı, krema ve peynire de fazla itibar etmeyin...

Sıvı nebati yağları, katı, hayvani yağlara tercih ederken, hareketsizlikten kaçının! Sevdiğiniz egzersiz neyse, yürüyüş, bisiklet vb. onu tercih edin.

Düzenli bir biçimde egzersiz yapmak, kalbinizi güçlendirir. Çünkü daha iyi ve daha derin nefes alırsınız ve kalbinize bol oksijen ve besin sağlarsınız.

Belki zaman alır bu, ama değer doğrusu. Eğer yıllardır hareketsiz bir hayat sürdüyseniz yavaş yavaş, ağır bir tempoyla başlayın egzersize.

15-20 basamaklık 3 kat merdiveni çıkmayı deneyin bakalım. Arada soluk almak için durmanız gerekti mi?

Konuşamayacak kadar soluk soluğa kaldınız mı? Bu soruların cevabı "evet" ise, herhangi bir egzersize başlamadan önce doktorunuza danışın.

Haftada iki veya üç kere 20'şer dakikalık egzersiz programları uygulayın. Yürüyün, koşun, bisiklete binin, yüzün ya da cimnastik yapın.

read more

Besinler Hakkında Bilmedikleriniz 0 yorum

Besinler Hakkında Bilmedikleriniz

Şekerin besin değeri azdır. Ne vitamini, proteini, minerali vardır, ne de yağı ve lifi. Sadece kaloridir.

Tatlı yeme ihtiyacınızı pekâlâ meyvelerdeki tabi şekerden sağlayabilirsiniz.

Sebzeler gibi kimi besinler yağda kızartıldıklarında yağ çekerler, et gibi bazıları da yağlarını kaybederler. Sosis, pastırma gibi şeyleri ağır ateşte kızartırken tavaya yağ koymanıza gerek yoktur. Zira pişerken yağ salarlar.

Rejim yapacaksanız bir hafta boyunca yiyip içtiklerinizin bir listesini yapın.

Arada bir, bir şeyler atıştırmak, içmek metabolizmanızı hızlandırır. Böylece de kalorileri daha hızlı yakarsınız. Ama dikkatli olun, dozunu kaçırmayın! Yoksa kilo

read more

Hamile Kalmak İçin En Uygun Zaman 0 yorum

GEBE KALMAK İÇİN EN UYGUN ZAMAN

28 günde bir âdet gören kadınlarda âdet kanamasının başlangıcından yaklaşık 14 gün sonra yumurtlama olur. 30-35 günde bir âdet gören kadınlarda yumurtlama günü, beklenen âdet­ten 14 gün öncesine rastlar.Yani bir yumurtanın yumurtalıktan döl yatağı borusuna geçişi gerçekleşir. Bu günler içerisinde cinsel ilişkiye girerseniz hamile kalma olasılığınız çok yüksektir. Âdetten sonraki ilk hafta ve âdet olacağınıza yakın son hafta gebe kalmanız için pek uygun olmasa bile, bu süre içerisinde de gebe kalma olasılığınız vardır.

İşinizi riske atmak istemiyorsanız, âdetinizin başlamasından itibaren sayarak, 14 gün geçtikten sonraki 10 günü iyi değerlendirin. Eğer âdet olduğunuz günleri düzenli bir şekilde not tutuyorsunuz, beklenen doğum tarihini hesaplamanız kolay olacaktır.

Âdet görme süresi
28 günde bir
30 günde bir 35 günde bir
Yumurtlama günü
Âdet kanamasının başlangıcından 14 gün sonra
Beklenen âdetten 14 gün önce
Beklenen âdetten 14 gün önce

read more

İş Kadınları Nasıl Beslenmeli 0 yorum

İşte gerilimli bir iş hayatı olan, formda kalmak isteyen, vakti az iş kadınları için 1200 kalorilik bir günlük yemek listesi aşağıdadır.

FORMDA KALMAK İSTEYEN İŞ KADINLARI İÇİN AZ KALORİLİ YEMEK LİSTESİ

Kahvaltı: Bir fincan sütlü kahve ya da açık çay, 1 dilim bal sürülmüş kızarmış ekmek.

Öğle yemeği: Bir bardak portakal, greyfrut suyu, yağsız tavuklu ya da etli, salata yapraklı sandviç ya da katı yumurtalı, ton balıklı salata. İstediğiniz kadar su ya da çay.

İkindi kahvaltısı: Yoğurt ya da bir bardak meyve ya da domates suyu.

Akşam yemeği: Sebze çorbası, 2 katı yumurta ya da 1 dilim beyaz peynir veya 200 gr. balık (haşlama, ya da ızgara) ile 1-2 dilim kızarmış ekmek.

Yatmadan önce: 1 bardak ıhlamur ya da melissa çayı.

read more

Beklenen Doğum Tarihinin Hesaplanması 0 yorum

BEKLENEN DOĞUM TARİHİNİN HESAPLANMASI

Eğer düzenli âdet görüyorsanız (28 günde bir), beklenen doğum tarihine yakın doğum yapmanız daha olasıdır. Fakat âdetleriniz düzensizse bu tarihleme sistemi işinize yaramayacaktır. O zaman doktoru­nuzla birlikte bazı ipuçlarına dayanarak ve ultrason tetkikinden sonra, yaklaşık bir tarih belirlemeniz gerekecektir. Belirlediğiniz ay içerisinde doğum gerçekleşse bile hafta ve gün olarak beklenen doğum tarihin­den sapmalar olacaktır. Normal gebelik 38-42 hafta arasında sürdüğünden, birçok kadın beklenen doğum tarihinden önce ya da sonraki iki hafta içinde doğum yapar.

Normalde gebelik, döllenmeden itibaren 260 gün sürer.
Fakat döllenme günü tam olarak bilinemediğinden beklenen doğum tarihi genellikle şu şekilde hesaplanır: Son normal âdet kanamanızın birinci gününün tarihine 7 ekleyin. Bu tarihe 9 ay ekleyerek beklenen doğum tarihinizi hesaplayabilirsiniz. Örneğin, Mayıs'ın 15'inde adetinizin başladığını varsayarsak, 15+7=22 Mayıs eder. Buna 9 ay eklerseniz, 22 Şubat olarak doğum tarihinizi hesap edebilirsiniz. Son normal âdet kanamanızın olduğu tarihe 40 haftalık bir gebelik temel alınarak 40 hafta eklerseniz de beklenen doğum tarihini hesaplayabilirsiniz.
Doğum yaklaştıkça ipuçları artacak ve beklenen tarihte sap­malar olacaktır. Doğumun başlangıcına ait belirtiler geldiğinde zaten doktorunuza başvurursunuz. Fakat beklenen doğum tarihinde bir gecikme olursa mutlaka doktorunuza başvurmalısınız.

read more

Hamilelik Döneminde Beslenme 0 yorum

GEBELİK SURESİNCE SAĞLIKLI BESLENME
Genelde yaygın bir kanı, hamilelikte sağlıklı beslenmek için çok fazla yemek, iki kişi için yemek gerektiği şeklindedir. Fakat hamile bir kadının beslenmesi normal bir kadının beslenmesinden çok az fark­lılık gösterir. Olgun bir insanın günlük kalori ihtiyacı 2000'dir. Gebe bir kadında ise, gebeliğin ilk yarısında 2500-2600, ikinci yarısında ise 2700-2800 kaloridir.
Yetersiz ya da yanlış besin alımı bebekle ilgi gelişimi geciktirebilir. Ancak yeterli beslenme aşırı kilo ile eşdeğer değildir. Hamilelik süresince dengeli ve sağlıklı beslenirseniz, hem siz hamileliğiniz

boyunca sağlıklı bir dönem yaşarsınız, hem de sağlıklı bir bebek sahibi olma şansınızı yükseltirsiniz. Aşırı kilo alımı estetik yönden Anneleri rahatsız ettiği kadar, sağlık açısından âa oldukça zararlıdır.Normal olarak almanız gereken kilonun üzerinde kilo almak, kan basıncını yükseltebilir, diyabete (şeker hastalığı) neden olabilir, hatta erken doğuma bile sebebiyet verebilir. Ayrıca aşırı kilolar hamileliğin daha ağır geçmesine neden olduğu gibi, varis oluşumunda da rol oynar. Fazla kilolu kadınların daha az hareketli oldukları ve doğumun bu nedenle fazla uzadığı saptanmıştır. Doğum için sezaryene gerek duyulduğunda ise yağ fazlalığı nedeniyle daha fazla dikiş olması ve bunun da komplikasyonlara neden olması ihtimali vardır.
Bütün bu saydıklarımızdan sonra hamile kadın ne yiyip ne içmeli ki; hem aşırı kilo almasın, hem de bebeği ve kendisi için gerekli olan besinleri yeteri miktarda alsın. Öncelikle eğer fazla kilolu bir bayansanız, hamile kalmadan önce bu kilolarınızdan kurtulmalısınız.
Çünkü hamileliğiniz süresince diyet yapmanız kesinlikle yasaktır.
Bebeğinizin birçok kritik dönemi vardır ve bu kritik dönemlerde sizin alacağınız birçok besine ihtiyacı vardır. Bu besinleri almayı keserseniz, bebeğinizde ve sizde birçok sorun çıkma riskini yükseltmiş olursunuz.

Hamile kaldığınız ilk aylar iştahınız çok fazla olmayabilir. Genelde bulantılardan dolayı iştah azalmasına bağlı olarak çok fazla kilo artışı olmadığı gibi, kilo eksilmesi de görülebilir. Bu endişe verici bir durum olmamakla birlikte, ilk aylarda da bebeğinizin mutlaka ihtiyacı olan besinler vardır. Elinizden geldiği kadar gerekli olan besinleri alın. 3: aydan sonra vücudun gereksinimine karşılık olarak sizin de iştahınız artabilir. Burada da kendinize dur demeniz gerekir. Aşırı yemeyin, ancak aşağıda sayacağımız temel besinleri de ihmal etmeyin. Çünkü bazı besinlerin bebeğiniz için yaşamsal değeri vardır.
Şimdi bu besinlere sırasıyla bir göz atalım.
Temel Besinler

Gebelikte sık görülen kabızlığın önlen­mesi için lif içeren yiyecekleri günlük beslenmenizin büyük bir bölümünde kul­lanmalısınız. Sebze ve meyve, kepekli besinler lif içerir. Fakat kepekli besinleri hamilelikte fazla yememelisiniz.

Folik Asit
♦ Döllenmeden bir ay kadar önce ve gebe­liğin erken döneminde folik asit eksikliği, omirilik kanalı kusuru, damak dudak yarıklığı riskini artırdığı gibi; bebeğin merkezî sinir sisteminin gelişmesi için özellikle ilk haftalarda folik asit gereklidir. Vücutta depolanmadığı için her gün alın­malıdır.

Lif içeren yiyecekler
Sebzeler: pırasa, bezelye
Tahıllar: esmer pirinç, kepek ekmeği
Kuruyemişler : kuru üzüm, kuru kayısı

Folik asit içeren yiyecekler
Taze yeşil yapraklı sebzeler brokoli, ıspanak, Tahıllar, çavdar ya da yulaf ekmeği fındık, fıstık

C Vftamini
♦ Sizin ve bebeğinizin doku tamiri, yara iyileşmesi ve çeşitli metabolik ihtiyaçları için C vitaminine gereksiniminiz vardır. Ayrıca C vitamini bağışıklık sistemini güçlendirerek enfeksiyonlara karşı direncinizi artırır. Demir emilimini kolay­laştırdığı için, demir içeren yiyecekleri C vitamini içeren yiyeceklerle birlikte almanızda fayda vardır. C vitamini vücut­ta depolanmadığı için her gün almak gerekir. C vitamini yönünden zengin sebze ve meyveler, taze ve pişirilmeden yenirse vitamin kaybına uğramazlar. Uzun sûre saklanan ve pişirilen besin­lerde C vitamininin çoğu kaybolur. Bunun için besinleri taze ve çiğ olarak veya az haşlayarak yemelisiniz.

C Vitamini içeren yiyecekler
Taze sebzeler: ıspanak, karnabahar, patates,lahana, yeşil ve kırmızı biber, domates
Taze meyveler: greyfurt, portakal, çilek, böğürtlen

Demir
♦ Sizin ve bebeğinizin artan kan hacmi için büyük miktarda demire ihtiyacınız vardır. Özellikle son aylarda demire olan ihtiyaç artar. Bu yüzden hamileliğin ikinci yarınından itibaren doktorunuz demir takviyesi yapabilir.
♦ Demiri mümkün olduğu kadar diyetiniz­den sağlayın. Hamileliğinizin başlangıcından itibaren demir içeren yiyecekleri ağırlıkta alırken, demir emilimini kolaylaştırıcı C vitamini içeren yiye­cekleri de birlikte alın. Doktorun önerdiği demir takviyesini veya demir içerikli yiyecekleri, süt ve çay, kahve gibi demirin en azaltıcı ile içeklerle birlikte almayın, hayvansal yiyeceklerdeki demir, sebzeler.

Demir içeren yiyecekler
Et ve sakatatlar sığır eti, ciğer, Deniz ürünleri sardalya, istiridye
Sebzeler ıspanak, baklagiller, soya fasulyesi
Meyveler: kurutulmuş meyveler, elma

Protein:
♦ Anne adayı gereğinden az protein alırsa, düşük doğum ağırlıklı bebeklere sebep olabilir. Üstelik son 3 ayda protein ve kalori eksikliği beyin gelişimini kötü et­kileyebilir.
♦ Gebe kadının protein ihtiyacı günde 60-75 gramdır. Yüksek kaliteli protein; et, balık, tavuk, süt ve süt ürünlerinden elde edilebilir. Hayvansal besinlerin yağ yönünden de zengin olduğu unutulma­malı, fazla kilo almamak için yağsız ürünler tercih edilmelidir.

Protein içeren yiyecekler
Süt ve süt ürünleri peynir, yoğurt
Baklagiller nohut, kuru fasulye

Kalsiyum
♦ Kalsiyum; kasların, kalp ve sinir sistemi­nin gelişimi, kan pıhtılaşması ve enzim etkinliği için gereklidir. Gebelikte normalde gerek duyduğunuzun iki katı kadar kalsiyuma ihtiyacınız vardır. Yeterince kalsiyum almazsanız, bebeğinizin kemik gelişimi sizin kemik­lerinizden sağlanacağı için, sağlığınız açısından riske girersiniz. Yüksek miktar­da kalsiyum alımının gebeliğe bağlı yük­sek tansiyonu önlemesine yardımcı olduğu son yapılan araştırmalarca ortaya konmuştur. Bu nedenle günde 4 porsi­yon kalsiyum almalısınız.

Kalsiyum içeren yiyecekler
Süt ve süt ürünleri peynir, yoğurt
Kuru yemişler badem, antep fıstığı, fındık, kuru incir
Yeşil yapraklı sebzeler ıspanak, brokoli

Beslenirken Dikkat Edilecek Hususlar
Yukarıda saydığımız besinler genelde sofralarımızdan eksik etmediğimiz besinlerdir. Eğer günlük taze yemek pişirme gibi bir alışkanlığınız yok, fast-food türü yiyeceklerle öğünlerinizi geçiştiriyorsanız, hamileliğiniz süresince bu alışkanlıklarınızı bir kenara bırak­manız gerekir. Şeker, yağ gibi gereksiz kilo aldıran yiyecekler yerine sağlığınız için gerekli besinleri alın. Her insan gibi hamile kadının da şekere ve yağa ihtiyacı vardır. Fakat almış olduğunuz gıdalar içinde ve pişirdiğiniz yemeklerde bunlar mevcut olduğundan ek olarak C almanız gerekmez. Az yağ tükettiğinize inanıyorsanız, belki bir dilim yağlı ekmek, ek yağ gereksiniminizi karşılar.
Gebelikte sıvı ihtiyacınız normale oranla artacaktır. Günde en az 8 bardak sıvı içmeye gayret edin. Meyve sularının yanı sıra en iyi sıvı ihtiyacını suyun karşıladığını unutmayın. Fazladan su, cildinizi yumuşattığı gibi kabızlığınızı da
azaltır.
Yukarıda saydığımız temel besinleri kısaca özetlersek, aşağıda vereceğimiz listedeki besinleri gün içerisinde mutlaka almaya çalışın.
Gün İçerisinde Alınması Gereken Besinler

Süt ve süt ürünleri kalsiyum, protein Yeşil yapraklı sebzeler ve taze meyveler lif, folik asit, C vitamini
Kırmızı et, tavuk eti, balık eti protein, demir, Kepekli ekmek

Hamilelikte Kaçınmanız Gereken Besinler
Aşağıda saydığımız ürünleri ve tabî ki sigarayı, tamamen kaldıramadığınız taktirde, olabildiğince aza indirin. Hazır satın aldığınız yiyeceklerin içeriğine ve son kullanma tarihine dikkat edin. Süt ve süt ürünlerinin tazeliğine ve sütün pastörize olup olmadığına dikkat edin.

Hamilelikte Kaçınılması Gereken Besinler
Kafeinli içecekler, kolalı içecekler, içki, kahve, çay, kakao, Konserve, dondurulmuş yiyecekler.

read more

Gebelik Döneminde Cinsel Yaşam 1 yorum

Gebeliğiniz yolunda gittiği sürece cinsel yaşamda kısıtlama yapacak herhangi bir sebep yoktur. Üstelik hormon düzeylerindeki artış nedeniyle daha kolay uyarılabileceğinden ve doğum kontrol kaygısı olmadığından çoğu kadın için daha zevk verici olabilir.
Gebelik süresince cinsel istek ve beklentiler kişiye göre değişiklik gösterir. Fakat birçok kadında hamileliğin ilk aylarında ve son aylarında cinsel isteksizlik görülebilir. İlk 3 ayda yorgunluk, bulantı, kusma ve göğüslerde dolgunluğa bağlı gerginlikler, belki hamileliğe uyum sağlayamama, cinsel istekte azalma oluşturabilir. Bu gibi belir­tileri çok az veya hiç yaşamayan kadında cinsel ilişki ilk aylarda da eskisi gibi devam eder.

Son aylarda ise karnın büyümesiyle hareket alanının daralması, ilerlemiş gebeliğin ağrı ve rahatsızlığı, doğumdan başka herhangi bir şeye odaklanamama gibi durumlar kadında isteksizliğe yol açabilir. Kulaktan dolma erken doğum tehlikesini düşünmek de eşlerde isteksizliğe yol açabilir. Yüksek riskli gebeler için bazen 9 ay boyunca sınırlandırma a koyulabilir. Bu, gebeliğin gelişimine göre değişen bir durumdur.Bu konuda doktorunuz size sınırlamalar getirecektir. Bunların haricinde hiçbir belirti yoksa son aya kadar cinsel ilişkiniz devam edebilir. Son ayda ise doktorunuz nasıl davranmanız gerektiği konusunda size yol gösterecektir. Gebeliğiniz süresince herhangi bir nedenden dolayı cinsel
ilişkiye giremiyorsanız, eşinize sevginizi değişik yollarla göstere­bilirsiniz

Hamileliğiniz boyunca herhangi bir anormal durum yoksa, cinsel hayatınız aynen devam edebilir. Fakat doktorunuz şu durumlarda cinsel ilişkiyi yasaklayabilir:
♦ Herhangi biranda, beklenmeyen bir konumda olması (özellikle ilk 3 ayda düşük tehlikesi varsa).
♦ Daha önceki gebeliğin ilk 3 ayında düşük ya da düşük tehlikesi yaşanmışsa.
♦ Erken doğum tehlikesi varsa (son 8-12. haftalarda).
♦ Su kesesi yırtılmışsa.
♦ Birden fazla gebelik durumunda son 3 ay ilişkiye girmeniz sakıncalı olur.

read more


sağlık Site istatistikleri
 
Sağlık ve Diyet